Bazen her şeyi bitirmek istersiniz

Değerli okurlar, bugün üzerinde durmak istediğim konu beni oldukça etkileyen, geleceğe dair bakışımı olumsuz yönde şekillendiren bir konu. Konuya kısaca bir örnekle gireyim; Önceki gün Gebze’de yürüdüğüm esnada bir annenin kendisinden bir şey isteyen çocuğuna vurduğuna, hakaretler ettiğine şahitlik ettim. Gördüğüm manzara o kadar içime dokundu ki herkesin ebeveyn olmaması gerektiğini benim için bir kez daha kanıtlanmıştı.
Çocuklar bizim en masumlarımız, en kırılgan varlıklarımız. Bir çocuğun gözlerindeki umut ve hayata dair heyecan ne kadar değerlidir, değil mi? Peki ya o gözlerde korku görseydik? Yüreklerimiz sızlardı. Ne yazık ki, birçoğumuz farkında olmadan, bazen de çaresizce, o umut dolu bakışların yerini korku ve endişenin aldığını izliyoruz. Çocukları şiddete maruz bırakmak, sadece fiziksel değil, ruhsal bir yaradır ve bu yara, bir ömür boyu kapanmayabilir.
Çocuklar şiddeti anlamaz; neden sevdiği birinin ona zarar verdiğini çözemez. Bir çocuğun kırılgan dünyasında şiddet, onun güven duyduğu her şeyi yıkar. Her şeyden önce, güven zedelenir. En güvenli limanı olması gereken ailesi tarafından incitilen bir çocuk, dünyaya nasıl güvenle bakabilir? Oysa çocuklar, sevgiyle büyümeli, onlara daima anlayış ve şefkatle yaklaşmalıyız. Her çocuk, şiddetten uzak, güven dolu bir dünyada büyümeyi hak eder.
Bir çocuğun fiziksel ya da sözlü şiddete maruz kalması, sanıldığı gibi sadece o anı değil, tüm hayatını etkiler. Bu çocuklar ilerleyen yaşlarda kendilerine olan güvenlerini kaybederler, sosyal ilişkilerde zorluk çekerler ve iç dünyalarında hep bir eksiklik hissederler. Oysa şiddetin olmadığı bir ortamda yetişen çocuklar, hayatla barışık, özgüvenli ve mutlu bireyler olarak yetişirler. Şiddetle büyüyenler ise, kendi yaşamlarında da aynı döngüyü tekrar etme riskiyle karşı karşıyadırlar. Bu bir kısır döngüdür ve biz bu döngüyü ancak sevgiyle kırabiliriz.
Sevgili okurlar, belki de şu soruyu sormak gerekir: Şiddet nedir? Sadece fiziksel mi? Hayır, kesinlikle değil. Çocuğa bağırmak, onu hor görmek, aşağılamak, küçük düşürmek de birer şiddet biçimidir. Kimi zaman bir tokatın, bir hakaretin bile bıraktığı izler daha derin olur. Yani şiddet sadece bedeni değil, ruhu da yaralar. Ve yaralanmış bir ruhu iyileştirmek, kırılmış bir kemiği iyileştirmekten çok daha zordur.
Bir toplumun ilerlemesi, çocuklarına nasıl davrandığıyla doğru orantılıdır. Eğer çocuklarımızı sevgiyle, şefkatle büyütürsek, geleceğimizin teminatı olan bireyler sağlıklı, mutlu ve barışçıl olur. Ancak onları korkuyla, baskıyla büyütürsek, toplum olarak içimizde huzursuzluk ve çatışma tohumları ekmiş oluruz. O yüzden, çocuklarımıza daha iyi bir dünya bırakmak istiyorsak, öncelikle onlara sevgi dolu bir çocukluk vermeliyiz.
Çocuklar, hata yapar, inatlaşır, bazen dinlemez. Bu, onların gelişimlerinin doğal bir parçasıdır. Bizim görevimiz, sabırla onlara doğruyu göstermek, empatiyle yaklaşmaktır. Şiddet hiçbir zaman çözüm olmaz, olamaz. Asıl olan sabır ve anlayıştır. Çünkü çocuklar bizden öğrenirler. Eğer biz öfkemizi kontrol edemiyorsak, onlardan nasıl sabırlı olmalarını bekleyebiliriz ki?
Velhasıl kelam, şiddetsiz bir dünya hayal değil, bizim elimizde olan bir tercih. Her an, her davranışımızda şiddeti seçip seçmemek bizim elimizde. Çocuklarımızı, bu dünyanın en değerli hazinelerini, bu karanlık gölgeden uzak tutmak hepimizin sorumluluğudur. Unutmayalım, sevgi dolu bir çocukluk, mutlu bir geleceğin en büyük anahtarıdır. Çocuklarımıza sevgi verelim ki, dünya da onlara aynı sevgiyle karşılık versin. Sağlıcakla kalın.